ŞİMDİ ‘YARDIM MEVSİMİ’
ŞİMDİ YARDIM MEVSİMİ
Esentepe kadar yüksek, Çukurca kadar engin,
Yardımseverdir herkes, gözü tok, gönlü zengin,
Dolaşsan da cihanı, bir sorsan, hafız nerde?,
Cihanda eşi yoktur, ‘Hafız Yurdu’ Gerede,
İlim kokar caddesi, irfan kokar sokağı,
Geredemin ünvanı, ‘Hafızların Yatağı’,
Ecdadın hatırası, yadigarı dedemin,
Hamurunda var iyilik, mayası Geredemin,
Besmeleyle başladık, bu işin evvelinde,
Allah adı anıldı, inşaat temelinde,
Hizmet için çıkıldı, bu yola evvel Allah,
Bitirmek nasip olsun, tez zamanda inşaallah,
Yardım eden sağolsun, her biri ‘gönül eri’,
Fani olan ölünce, ondan kalır eseri,
‘Bir tuğlada sen koy’san, kolay olur tüm işler,
Birlikten kuvvet doğar, bize böyle demişler,
Kur’an Kursu var burda, kütüphane, şubeler,
Hac ve umre bürosu, daha neler var, neler,
Aileye rehberlik, danışmanlık hizmeti,
Hizmette yarış olsun, hayırdır akıbeti,
Sahip çıkar bu işe, Geredemin her bir ferdi,
Vaktidir artık gelin, derdimiz hizmet derdi,
Şanlı ecdadım ne der, ne güzelde söylemiş,
Baki kalan gök kubbede, hoş bir sada imiş,
Kötülükte değil, iyilikte yardımlaşın,
Uzak yakın herkese, bu çağrıyla ulaşın,
Çağrımız gönüldendir, ses verin sesimize,
Şimdi yardım mevsimi, Müftülük Sitemize,
Fatih MUTLU
05.05.2012/Gerede
(Not;Kendi memleketimde yapılacak büyük müştemilatlı bir site inşası için, karaladığım bir çalışmamdı)
Hazerfen Mehmet Uzun
2 Ocak 2015, Cuma @ 6:59
Fatih Hocam,
Şiiriniz hoş olduğu kadar anlamlı da . Adeta 2012 yılının mayısında ki Gerede’yi şiirinizle kayda geçirmiş, bir günce hatta internet tabiri ile bir kafiyeli blog yazmışsınız.
Benim için hecenin vezni değil serbesti makbuldür ama yenide şiirinizi severek okudum 🙂 Ve de aklımı kemiren bir durumun detaylarını yakaladım.
Bence şiirinizde ki en can alıcı nokta, bizzat – şahsi olarak yardımsever olmaktan ziyade “kötülükte değil, iyilikte yardımlaşmak ” durumunu, birlikteliği vurgulaması. Birlikten elbette kuvvet doğmalı ! Bu tekrar tekrar hatırlatılmalı ! Zira bu durumun kıymeti ve bereketi zamanımızda idrakten kaçabilmekte ! Bana kalırsa bu mecrada ki eksikliğimiz hatta beceriksizliğimiz toplumumuzun en büyük derdidir. Yeni dildeki sinerji denen şeyi biz anla(ya)mıyoruz. Eskiyide unuttuk gitti. “Birlikten kuvvet doğar” cümlesini duymayalı yıllar olmuş…
Herkesler bir yardımsever bir yardımsever !
Ama gelin birleşelim deyince elini taşın altına koyan yok. Artık birlikten kuvvet doğurtmak bizim melekelerimiz arasında değil malesef. Birliğin getirdiği bereketi tecrübe edemez olduk.
Biz öyle bir cins olduk ki; yardımseverliği bile egolarımıza alet ediyoruz. İyilik surlarında nöbet tutan nefisten, araya karışmış menfaat peşinde ki kötülerden bahsetmiyorum. İyilerin huysuzluğundan, sessizliğinden , pısırıklığından , küsmesinden ve iyilikle birlikte hiç anılmayacak bazı terslikler beni düşündüren. İyiler birbirine düşebilir mi ? Vallahi oluyor bu zamanda ! Bu durum tekrarlanmaya başlayınca da insanın ”iyiliği” ve ”iyi bildiklerini” sorgulayası geliyor.
İyilikte yarışırken esas kazananın en çok iyiliği yapan bir kaç kişi olmadığını bazılarımız anlayamıyor. Burada da ben birinci olayım hatta birinciliğim tastiklensin çabası içinde olunabiliyor. Elbette motivasyon olması için bir yarış mantığı ön plana çıkarabilir ama illaki ilk üçün belirlendiği bir sonucun duyurulmasına gerek yoktur diye düşünüyorum. Zamanın hastalığı ” illaki kazanan tarafta olma isteği ve ödüllendirilmek ” kafamızı çok karıştırıyor.
Aynı zamanda ”sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi” öğüdü bazı durumlarda malesef menfi sonuçlar çıkarabiliyor. Çok hassas bir denge var. Hazır kalıplarla hareket etmek kolaycılığı, niyet ve sonuç çizgisini bozabiliyor. Gündemi belirleyen ile belirlemesi gereken bambaşka olaylar ve kişiler olabiliyor. İyilik sularında bir akıl ve organizasyon nöbetçisi eksik !
Kötülükte birleşmenin , kötülerin birbirine yardım etmesinin önünde duracak ne olabilir ki ? Elbette iyilikte birleşmek, iyilerin birbirine yardım etmesi. Bir kaç iyinin uzun süre kötülerle başa çıkması kolay değil. Ne kadar kuvvetli olurlarsa olsunlar ! Bizler hep bir kahraman ve kurtarıcı bekliyoruz. Birinin arkasına saklanmak en güvendiğimiz refleksimiz. Birde bir dolu küşkünlerimiz, dargınlarımız ve sessizlerimiz var. Tamam iyilikte birleşeceğiz . Bu yeterli mi peki ? Bence hayır. Birleşme konusunda kötüler uzman. Ta ki çıkarlar ayrışıncaya kadar. Eğer iyilerde bu durumda ise arada ne fark kaldı ki ? Yani çıkarlar uyuşmayınca dağılmak, illaki benim dediğim olacak – olmazsa ben yokum demek , küsmek ve darılmak iyiliğin – iyilerin doğasında asla olamaz !
Devir öyle bir devir ki; öncelikle kötülük surlarının ardına bir muhbir göndermek gerek. O muhbir geri gelsin ve iyilik sınırlarında duranlara kötülerin durumunu güncel bilgilerle ilk ağızdan anlatsın. Belki niyetlerle olan bitenin ne kadar farklılaştığını, yöntemlerimizin ne kadar karşı tarafa benzeştiğini duyunca utanırız ve sonrasında akıllanır ve yeniden birlikten kuvvet doğurtmaya başlarız.
İşimiz çok zor !
Bana kalırsa bize bir ”Deli Dumrul” lazım. “Geçenden otuz, geçmeyenden döverek kırk akçe”.
Yoksa bu iş yürümez ! Kimse bir araya gelip, ayni yola düşmez.
Zira Gerede’de şiir okuyan çoktur. Bizim Fredericia’da ise şiir yazmak makbuldür ! Okuyanı ise Gerede’nin tersine pek yoktur 🙁 Okumadan yazabilmek ne iştir ? Hadi söz meclisten dışarı olsun 🙂
Fredericia Din Görevlisi Fatih Mutlu
8 Ocak 2015, Perşembe @ 0:33
‘Hazerfan Ustalığı’ derken, haklılığımı tekrar tescilledi Hazerfan Mehmet.
‘Efradını cami, ağyarını mani’ kapsamına girmeyen kalmamış neredeyse.
Yüreğine sağlık,
”Şiir yüklü yüreklerin” yazacağı, ”şiirsi hayatları” okumak nasip olur inşaallah: bu sayede ”okuma yazması” gelişir ”diğerlerinin” 🙂